Thursday, 24 July 2008

Fernando Meira

Transferin ardindan basinin kullanmasi gereken ilk foto bu olmaliydi. 2 sezon önce Vfb ile Bundesliga sampiyonluk kupasini kaldiriyor ve sol kolunda kaptanlik bandi.
Cok sik da bir resmi websitesi var kendisinin.
Vitoria SC (1995-98 ve 1999-2000), Felgueiras (1998-99), Benfica (2000-01), Stuttgart (2002-2008).. 48 kez milli forma.

Bundesliga kariyer 173 macta 11 gol. Kicker'in notlamalari önem tasir (Öyle ki Yahoo Fantasynin o kadar istatistikle doludur. Kicker'in kurulusu olmayan bir sitede ise sadece Kicker notlarina göre Fantasy oynanmakta ve cok popüler). Kicker ortalamalari ile daha detayli sekilde Bundesliga kariyeri:

* Renkli kolonlar: Kirmizi kart, sari kart ve cift sari kart

Ortalamalar ile ilgili not: en iyi not 1.. En kötüsü 6.. 6 cok nadir verilen bir not.. 10. dakikada penalti yapip atilirsan falan.. Alman ders sisteminden de anlayabilecegimiz gibi 4 bizim DD.. gecer not.. 1 almak imkansiz gibi bir sey. hat-trick yapip alamayani bilirim.. Bütün kalite kontrol notlari da bu sekilde veriliyor.. Türünün en iyileri 2.3-2.7 falan alabiliyor.. Kicker'in notlarina dönersek 4.0 vasatin alti, 3.0 cok iyi.. 2.5 falan zaten sezon en iyi futbolcusu falan yapar adami. (gecen sezon Ribery 2.54 ile en iyiydi)

Meira'nin ortalamalari ile en iyi 4. defans (06/07) 6. defans (05/06) 10.defans (03/04) oldugunu da not düseyim.

Rafa(2)


Belliydi bir forvet transferinin gelecegi. PSG nin 19 yasindaki forveti Ngog gelmis. Izlemedim bilmiyorum. 188cm imis gecen yil 19 macta görev almis. Ve Liverpoolecho.co.uk haberinde rotasyona dahil olacagini anliyoruz:

"Liverpool also snapped up teenagers Vincent Lucas Weijl and Nikola Saric recently but while they will go into Gary Ablett’s reserve squad, Ngog has been earmarked for the first team."

Zaten Reserve'e atilacak olsa bir sene sonra alinirdi. Bir süre önce 1 senesi kalan kontratini yenilemek istemeyince kulübü de transferine sicak bakmaya baslamis. Bir habere göre 1.5m pound bonservis bedeli ile Ada'ya gelmis. Haberlerin alti cizilen bir nokta var: Boumsong'un kuzeni olmasi :)

Muntari Inter'de

Kicker dergisi Muntari'nin Inter'le anlastigini La gazetta dello Sport un haberine dayanarak aciklamis. Udinese'de daha bi defansif orta saha oynardi benim hatirladigim bu adam. Ama Portsmouth'ta (29 mac 4 gol) ve Afrika Kupasi'nda yaptiklari sonrasi 14 milyon € bonservis ile Serie A'ya 1 sene sonra geri döndü. Kendisine yillik 1,8-2,5m € arasi bir para verilecekmis.
Yahoo Fantasy'de alirdik da ara sira. Yazik oldu.

bildik bi senaryo


ntvspor.net in haberine göre Terim'in görevinin basinda kalip kalmayacagi yeni yönetimin göreve gelmesinden sonra netlik kazanacakmis. Biraz degistirmis ezberi ama hala tam degil. Yeni yönetimin önünü acmak icin istifa mektubu sundum falan demesini beklerdim. Görevde kalir tabii ki bu saatten sonra nereye gidecek. Evde yatacak kadar param var, ya da tartisma yaratsa da tazminatimi (varsa eger) da alir yerim hesaplari varsa bilemem.
Sana da kizamiyorum cok fazla Terim'im her seye ragmen, Fenere imza atan Emre'ye de. Emre'nin sirri hala degismemis cocuksu ve gülec surati. Bi de sanirim Emre'nin yararindan cok isletmede alternatif maliyet dedikleri zararindan dolayi transferinden memnunum bile.
Ama basa dönüyorum hangimiz bikmadi Terim'in secim öncesi diyaloglarindan. Bence bekleyin gerisi de gelir yaklastikca tarih.

NOT düsmek isterim buraya: Fenerbahce Avrupa sampiyonun yedek forvetini, gectigimiz sezonunun Ispanya gol kralini getirdi. Yer yerinden oynadi. Eder mi o kadar para etmez mi girmeyecegim. Ama gecen sezon Stuttgart'in kaptani olan Euro2008'te Portekiz formasiyla 3 kez forma sansi bulan Meira neden sadece resmi imzayi atti cinsi gecistirilir. Bu arada Euro2008 resmi sitesinde ön libero özelligi eklenmis olmasindan da rahatca anlayabilecegimiz gibi gectigimiz yillara oranla daha iyi top yapan bi defansimiz olacak.

Din ve Almanya (özellikle Hamburg)










Biraz informasyon ile baslayalim. Almanya degisik bir seküler (laik) yapiya sahip. Bizimkisi gibi diyanet islerinin parasi milli hasiladan karsilanmiyor. Ama Fransa kadar da bu konuda ideale yakin olduklari söylenemez.
Sistem söyle isliyor. Ikametgah islemleri (anmeldung-ya da ummeldung) sirasinda görevli size dininizle ilgili soru sormakta: Soru sunu icermekte. Evangelisch ya da katolik misiniz? Evangelisch protestan demekmis bunu yeni ögrendim her tarafimin evangelisch kiliselerle dolu olmasina ragmen. Bunlardan birinden degilseniz istatistiksel veri disinda hicbir önemi yok devlet yapisinda. Cünkü evangelisch ya da katolik olduklarini belirten sahislardan ekstra %9 (iki eyalette %8 Baden-Württemberg ve Bavyera) vergi alinmakta. Kazanclarina göre %45e kadar vergi veren almanlar icin bu ekstra vergi ne kadar önemlidir bilemem. Ama Almanlarin cimri olduklarini bildigimden Wikipedia'da da görebileceginiz bir istatistige cok aldanmamanizi öneririm. (Hamburg'ta yasayanlarin %41nin Hristiyan %39unun dinsiz %12sinin müslüman ve gerisinin budist, vs. olusuna) %39 dinsiz etkileyici bir rakam gibi görünüyor. Ama dedigim gibi istatistiksel rakam olmaktan öteye gitmez. Peki bu insanlar Hristiyan (katolik ya da protestan) olduklarini beyan etmeyince feragat ettikleri nedir? Bunu da arastirdim: Vaftiz ve kilisede dügün haklarindan olmaktalar. Simdi burda söyle bir baglanti kurmaya calisabiliriz. Türkiyede istemeseler de Islam dinine kayitli gözükenlere vergi (maddi) sartlarindan dolayi katilan ne kadar olurdu? Bunun karsiliginda da mezarlik ve cenaze namazindan feragat edilecegini düsünelim. Gene de %39 kadar cok olmazdi belki. Yani bu kural bugün gecerli olsa gectigimiz yilin meshur lafi mahalle baskisina kurban giderdi. Ama uzun yillara dayandigini düsünürsek dini imani para olmus su an sadece "bir kisim" diyecegim din üzerinden para kaldiran toplulukta bile kopmalar olurdu sanirim. Gene de %39u bulur muyduk? Hic sanmam.

Wednesday, 23 July 2008

Hamburg'ta tanidik bir yüz

Cok söze gerek yok. Yakin bilim okusak da basliktan pek de bir sey anlamadim ben de. Hatta yaziyi okudugumda da biraz bir sey anlasam da yapilan isin önemini kavrayamadim. Ve bir ebeveyn gibi patent alinmis olmasiyla gariptir gururlandim.
Seref abi de abimdir. Öz abim sagolsun cok abim var. Hamburgta egitim ateseliginde sirada beklerken (aslinda sira falan yoktu Oguz Atay'in kitabinda bahsettigi gibi narin memur kuslarini incitmemeye calistigim dakikalarda elime bir dergi dolandi ve bir sayfasinda inanilmaz bir sürpriz) göze takilan sayfadaki Seref abimdir. Bilimsel cevre Mehmet Seref Sönmez diye tanir. Önemli bir sey yapmislar sanirim. En azindan kimya ve türevleri bilimlerin avantajlarindan biri endüstriye acik olusu nedeniyle Sanayi dergisinde yer bulabilmisler. Dergi adi, proje adi ve önemi her ne olursa olsun insan esini dostunu, kadeh tokusturdugu insani bir ulusal yaninda (hatta bu sefer uluslarasi bile diyebiliriz) görünce seviniyor.
Darisi öz abimin basina diyecegim ama o ucuk isler yapiyor. Onun bir Pier'de makalesi yaninlanmisti. Ilk makalesiydi sanirim. Böyle sevincle anlatiyordu. Pier'de makalem yayinlancak Pier'de makalem yayinlancak. Kücük kardes olma geregi bazen bu durumlarda laf sokmak istiyor insan:
"Sen bir yazin yayinlanacak diye bu kadar olay yaptin; kimbilir Pierre ne yapiyordur?!" demistim. Levent Kirca olup aciklamayacagim ama. Bazen algilama hatalari ilginc enstanteneler yaratiyor. Birini daha anlatayim. Abimin cep telefonunu karistirirken bir numara su ada kayitliydi: Ali Yapar Is. "Ne bu ya ilkokul fisi mi" demistim.

Tuesday, 22 July 2008

Rafa

Gectigimiz sezon icindeki dedikodular bu sene göreve devam etmesinin zor oldugunu düsündürtmüstü. Simdi hala yerinde. Bence artik sampiyonluk mücadelesine girebilmek icin son sansini kullaniyor. Ama cok fazla umutlanmali miyiz? Sanmiyorum.
Her ne kadar hazirlik maci da olsa Hertha Berlin karsisinda 90 dakika izledim. Ideal 11 olmasa da 2 defansif orta saha ve yaraticiliktan, oyunu forse etmekten cok uzak bir anlayis gene devam ediyor. Tamam pozisyon vermek konusunda da hala cömert degiller.

Kadro
Cavalieri
(Martin 65)
Darby Carragher Agger Insua
(Degen 45) (Skrtel 45) (Hyypiä 45) (Dossena 45)
Pennant Mascherano Plessis Leto
(Benayoun 65)
Voronin Pacheco
(Kuyt 75)
Ilk yari tek gol pozisyonu Hertha'dan geldi. Darby, Plessis ve Pacheco'nun bu macta olmasi Sampiyonlar Ligi maclari öncesi rotasyonunda yer bulabilir demek oluyorsa Pacheco o fizigiyle Premier League'de zor. Plessis fiziksel özellikleriyle hemen Sissoko'yu akla getiriyor. Darby: sira bile gelmez sanirim.

Ikinci yariya Voronin'in penalti kacirmasi ile baslandi (dk. 50). Ama yeni beklerin hücuma destek verme cabalari hemen dikkat cekti. Bir üretimde bulunamasalar da (orta bile yapamadilar basarili) hemen her pozisyonda aciga pasi verip defansin arkasina kacmalari tek önemli degisiklik olabilir bu sezon icin.
Ama asil sorun sanirim sol kanatta olacaktir. Özellikle Babel'in aciktaki istikrarsizligi ve daginikligi soru isaretleri. Gecen seneden pek de ileri gitmeyen bir kadro gibi. Sanirim bu sezon da defansif önlemlerin ön planda tutuldugu, 75lere kadar gelmeyen degisiklikler yüzünden fotodaki Benitez gibi bizlerde maclarin sonunu bir gözümüz saatte izleyecegiz gene. Hadi bakalim.

Ilginc bi not: Liverpool devre arasinda soyunma odasina gitmeyip sahada kaldi. Yedekler sahaya isinmaya girip 11 oturdu.

Friday, 18 July 2008

le Tour de France

Tour de France'dan anladigim söylenemez. Gecen sene 2 haftaligina Sokrates kursu icin Albi'ye gider gitmez organizasyonun ev sahipleri 2 hafta sonra vedamizdan bir gün öncesinin Albi'de turun gerceklesecegini söyleyip önemini dakikalarca anlattilar.
Kurs boyunca genelde futbol ve basketbol konusan arjantinli arkadaslarla muhabbetimize Nowitzky'den fazla katilamayan Almanlarin F1 eklemeleri Italyanlari da sevindirmisti. Ispanyollar hepsinde edecek laf bulmanin gururuyla konusurken Avusturyali grup bize buz hokeyi ile bir seyler anlatmaya calisip basarisiz oldu, ama bira nasil tüketilir gösterdiler (alkol olarak her yerde sarapla donatilmamiza ragmen biranin su niyetine icildigini belgelediler). Hicbirimizin anlamadigi fakat ilgilenmeye basladigimiz Tour de France ise Rasmussen'in basarisi ile geciyordu. Bugünlerde de her gün patlak veren doping olaylarina bir yenisi eklenmeden Rasmussen'in yaristan cekilmesi (tabii ki doping süpheleri var) ile doping de haberden öteye gitmisti ilk kez benim icin. Armstrong'tan sonra adi aklima yer edecek ilk isim bile olabilirdi.

O günlerden aklimda kalan bir baska isim ise Alman Lang (zaman zaman alman okulundan geldigimden onu tutmam gerektigi söyleniyordu) - bugünlerde tirmanma dalinda iddiali görünüyor sadece. Az önce tamamlanan 13. etabin sonunda da lider.

Bu spordan pek anlamadigimi bugün de gördüm. Britanyali 86li dogumlu Cavendish'in dünkü etap gibi bugünkü etabi da alip alamayacagi konusundaki resmi websitesindeki anketi abartili bulmustum. Genel klasmanda 147. olan ve sadece 3 kere etap kazanmis olan Cavendish'in bu kadar ön plana cikmasindaki temelleri anlamamisim henüz. Bwin'in de bahislerinde ona ve diger herhangi bir yarismaciya ayni orani vermesine ragmen. Son 20, 10, 8, 5 km derken arkadaki grubun sprinte kalkmasini bekledim. 3km kala bu sprint gerceklesti ve 20kisilik bu grubun icinden Cavendish bi bisiklet boyu farkla kazandi. (dünkü röportajinda her kazandigi yaris icin hayir kurumlarina bagista bulundugunu belirtti Cavendish. sadece kendinden daha zor kosullarda yasayanlara yardimda bulunmak icin kazanmaya devam etmeyi istiyormus. 22 yasinda Tour de France'daki düne kadarki 3 birincilikten tatmin olmus bile. -simdi de bitti okeye dönüyor heralde...)

Anlamasam da yaz döneminde evde gündüzleri pinekleyen bir ögrenci icin güzel bir vakit öldürme organizasyonu. Satolar, üzüm baglari, Hamburg'un aksine yazi hissettiren Güney Fransa havasi ile baska keyifler aliyorum.

Not: Albi'de gecen sene tanik oldugum etap zamana karsi oldugundan her 2 dakikada bir önümüzden bir yarismacinin gecmesi uzun süren bir heyecan yasatmisti. bir de bugünkü gibi etaplarda tüm grubun 2-3 dakika icinde gectigi bir kücük köy icin ne kadar önemli olsa gerek.
O kameralara yol kenari alkis tutan insanlarin diger zamanlarda yolun hemen kenarinda cesitli mezelerle ve peynirle sarap ictigini, walkman-el radyosu veya kücük tvlerden yarisi takip ettiklerini, barlari doldurduklarini tüm gün boyunca yarisa kitlendiklerini düsününce tümüyle bir festival havasinda gectigini belirtmek isterim. bazi bu isin tutkunlarinin ise karavanlarla bu heyecani (tv, sarap, yaris günü) her gün tatmaya kendilerini adadigini da gördüm.

Thursday, 17 July 2008

St. Pauli gegen Kuba


Yarin St. Pauli evinde Millerntor'da Küba milli takimiyla dostluk macina cikacak. 8 Agustos'taki Erzgebirge Aue deplasmandaki DFB Pokal 1. tur maci öncesi icerde oynanacak 2 mactan ilki. Ikincisinde ise Vfb Stuttgart konuk olacak.

Macin biletleri 5 ile 10 Euro arasinda degismekte. Iki kulübün politik duruslari maca kattigi anlamdan dolayi politika ekonomi cevrelerinden bir cok ünlü konuk (hatta zweite Bürgermeisterin bile) maci izlemeye gidecekmis.

St. Pauli 2008-09

St. Pauli 2008-09 sezonu formalarini tanitti. "Hamburg ist Braun-Weiß" bu seneki formada da.Ama kaleci formalarindaki pembe de dikkat cekici olmus. Cok kötü gözükmese de böyle arayislara neden girerler anlamak mümkün degil. Takim formalari önden her ne kadar iyi gözükse de sirt numaralari haddinden büyük olmus. Bernabeu'ya ciksak sorun yasanmaz.

Fotolar cekilirken yasanan komik bir olayi ise asagida sunuyorum. Takim fotosuna yetismeyi basaramasa da poz vermekten eksik kalmayinca asagidaki ilginc foto ortaya cikmis. Bu sebeple 2 kere takim fotosu cekilmis ve bir hatayla da suan resmi websitede sadece eksik olan foto yeni sezon posteri olarak bulunuyor :)